20 Mayıs 2007 Pazar

Çok görülen bir sevgi...

Askerliğini bitirmiş olan genç askerliğini yaptığı şehirden ailesini aradı: -Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum. -Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz, diye cevapladılar.Oğulları, -Bilmeniz gereken bir şey var diye devam etti. -Arkadaşım savaşta ağır yaralandı.Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti.Gidecek hiçbir yeri yok, ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum. -Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz. -Hayır. Anne,baba,onun bizimle yaşamasını istiyorum. -Oğlum,dedi babası,bizden ne istediğini bilmiyorsun.Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur.Bizim kendi hayatımız var,bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz.Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin.O kendi başının çaresine bakacaktır.Oğlu o anda telefonu kapattı.Ailesi ondan bir süre haber alamadı.Ama birkaç gün sonra,polisten bir telefon geldi.Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler.Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler.Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı. Bir çoğumuz bu hikayedeki aile gibiyiz;Kendimize bir dost bir arkadaş ararken hep kendi fotokopimizi ararız. Eğer karşımızdaki insanı herhangi bir nedenle kendimizden eksik görürsek koşarak uzaklaşırız ondan. Yaradılanı Yaradanın hatrına bile sevemeyiz. Sevgisizlik okadar işlemiştir iliklerimize. An gelir bir bakarız bizden kaçar birileri. İşte o an isyan ederiz gidenlerin ardından. Bizim geride bıraktıklarımız hiç aklımıza gelmez nedense. Oysa ne eksilir sevsek tüm insanları. Bizi sevmeyenleri bile inadına kucaklasak ne kaybederiz...

Hiç yorum yok: